Yusuf Atılgan'ın aylak adamı birçok tutarsız betimlemeler ile dolu. Karanlık ortamda yapılan kadınların makyajlarına dair yorumları okuduğunuzda tutarsızca yazılmış betimlemeleri rahatlıkla hissedebilirsiniz. Tabii ki kitabın kusurları bununla bitmiyor.
Postmodernizmin anlam bulamayan yapısı kitabın her tarafına sinmiş durumda. Ne çocuklardan bahsederken onların güzelliğine değinilmiş ne de doğadan bahsederken onun muhteşemliğine dair bir iki kelime edilmiş. Etmek zorunda değil diyebilirsiniz ama her tarafı üstten yargılmalarla dolu bu eserin çocuklara veya doğaya dair hiç bir güzel şey bulunmayışından yargılamalarının yersizliğini anlamak daha kolay olduğu için bunları ifade etmek gerekiyor.
Sevgililerden pardon kitapta gerçek sevgiye dair birşey olmadığı için böyle yazmamalıyım. Anlamsızca çiftleşmelerden bahsederken sevgiye dair her şeyden bihaber birinin saçma düşüncelerini neredeyse kusmak şeklinde döktüğünü rahatlıkla görebilirsiniz.
Bir kadının halinden hiç mi anlamaz bir yazar. Bir genç kızın cinsellikten sakınmasını anlayabilecek kadar anlayış yoksunu olmak bir yazar için hiç de olumlu bir özellik değildir. Zira bahsettiği durumun ne olduğuna dair herhangi bir fikri yok ve ne kadar bayağı bir şekilde değerlendirdiğini görmek bile istemezsiniz.
Kitabın ilerleyen bölümlerinnde "aylak adamın" babasının yaptıklarının ve çocuklukta yaşadıklarının onu bu hale getirdiğine dair bazı imalar bulunuyor. Böyle imalarda bulunup bu tavırların durduk yere olmadığını dolaylı şekilde anlatırken, bu düşünceliliği neredeyse başka hiç bir şeye göstermemiş olması sadece "aylak"lığa anlayışlı olduğu düşüncesine yöneltiyor.
Yazarın düşüncesizce ortaya saçtığı üsten yargılamalarının saçmalığını görmek bile istemezsiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder